TÜMER
DİYOR Kİ:
Kuvay-ı
Milliye ruhu canlanıyor
Son
günlerde AKP’nin uyguladığı politika ve maalesef yandaşlarının tutum ve
davranışları, karşı tepkileri arttırmakta.
İstiklal
harbindeki Kuvay-ı Milliye ruhu canlanmaya başladı.
Sosyal
medyadan izlediğim kadarıyla, bilhassa Türk kadınları Atatürk’e, Türk Bayrağına
ve vatana olan sevgilerini tüm güçleri ile paylaşmaktalar.
Türk
gençleri içlerindeki coşkun vatan, bayrak ve Atatürk sevgisini yaşamak ve
yaşatmak için çaba harcamaktalar.
Ya orta
yaşlılar ve 70 in üzerindeki ruhu genç olan delikanlılar. Teyzeler, nineler. Gerçekten
müthiş bir dayanışma ve birliktelik gözlenmekte.
Üstelik
bunların çoğu da partili değil, herhangi bir partinin propagandasını da
yapmıyorlar, kimseden şahsi çıkar ve menfaat de temin etmiyorlar.
İçlerinden
gelen vatan sevgisi kabardıkça kabarıyor. Haksızlıklara, rüşvete, hırsızlığa,
yolsuzluklara ve vatanın bölünme ve parçalanmasına karşı olduklarını sosyal
medya kanalıyla duyurmaya çalışıyorlar.
İnegöl’den
bir delikanlı feryat ediyor.
Burada AK
Partili gençler, Atatürk’ün bütün heykellerini kıracağız diyorlar, amca ben
çıldırıyorum, elimden de bir şey gelmiyor, ne yapacağım, diye üzüntüsünü dile
getiriyor.
Be heyy
gafiller, Atatürk ve silah arkadaşları, hele ki kahraman Türk Kadını ve
erkekleri olmasaydı, bugünleri yaşayabilecek miydik?
Atatürk
gerçek liderdi. O nu incelemeden, fikirlerini öğrenmeden gaflet ve delalet
içerisine düşmeyin.
Bugün
Camilerimizde namazı kılabiliyorsak, ezanlar susmuyorsa Atatürk’e ve onun
yanında olan ve bu vatan uğruna kanlarını akıtan şehitlerimize borçlu
olduğumuzu unutmayın.
Her şey
menfaat ve para değildir. Bu dünya kimseye baki kalmamıştır. Öbür tarafa
giderken kimse bir şey götürememiştir.
Dininize
sahip çıkarken vatanınıza sahip çıkın. Hırsızlığa, yolsuzluğa dur deyin.
Şöyle bir geçmişinize inin. Çok uzağa değil,
İstiklal harbine gidin.
Cepheye
mermi götüren Türk Kadını Ayşe Tayyibe hatunun vatan uğruna kucağındaki 8 aylık
bebeğinin nasıl şehit olduğunu öğrenin.
Vatan
duygusunu analık duygusundan üstün tuttuğunu görün. Hiçbir dünya kadınında bu
duygu yoktur. Türk kadını şahlanmasın, kimse durduramaz.
Sadece o
mu, mermi ıslanmasın diye 30-40 derece soğukta kendi pazen elbisesi ile
giderken, yorganı ve battaniyeyi top mermilerinin üzerine koyan Şerife nineyi
hatırlayın.
93
Harbinde Ruslarla mücadele eden Nene Hatun’u,
Kaderin 9
yaşındayken cepheyle tanıştırdığı ve 12 yaşına kadar müthiş kahramanlıklar
yaptığı Küçük Nezahatı araştırın.
Erzurumlu
kara Fatma’nın kahramanlıklarını duydunuz mu?
1888’de Erzurum’da
doğdu. Subay Dervişlerden Ahmet Bey ile evlendiğinde Balkan Savaşı’na
katıldı, askerlik hayatını eşi ile birlikte paylaştı. I. Dünya
Savaşı’nda Kafkas Cephesi'nde kendi ailesinden dokuz-on kadınla birlikte
savaştı. Eşi Binbaşı Ahmet Bey'in Sarıkamış'ta şehit olduğu
haberini aldıktan sonra memleketi Erzurum'a döndü.
1919'daki kongre
günlerinde, Mustafa Kemal'le bizzat görüşebilmek için Sivas'a gitti.
Milis Müfreze Komutanı olarak batı cephesinde görevlendirildi. Aldığı
talimatla İstanbul'a gitti, silah ve adam kaçırma faaliyetlerinde
bulundu. İzmir'in Yunan işgaline uğraması üzerine İzmir'e geçerek
kurtuluşu için savaştı.
Bir
keresinde, onbaşı olduğunda neredeyse sadece kadınlardan oluşan
birliği ile düşmanın cephe gerisine bir saldırı düzenledi ve aralarında
bir Yunan subayı toplam 25 esir askerle geri döndü.
Kastamonu’da
doğan, anne-babasının “kızım gitme” şeklinde yalvarışlarını dinlemeden
mücadeleye katılan Halime Çavuş, uzun yıllar Halim Çavuş zannedildi.
Kurtuluş Savaşı’na giderken erkek kılığına
girdi, erkek gibi traş oldu, saçını kazıttı ve kimseye kadın olduğunu
söylemeden Türk askerinin arasına karıştı. Mühimmat taşımada birçok görev
yaptı. Düşmanın açtığı ateş sonucu bir ayağı sakat kaldı. Bir keresinde
İnebolu’dan cepheye cephane taşırken Mustafa Kemal Paşa’ya rastladı. Ancak
rastladığı kişinin O olduğunu bilmiyordu Mustafa Kemal Paşa “Sen üşüyor musun
böyle?” diye sordu. “Bey, 100 bin kişi kurtulacak. Ben öleceğim de ne olacak?”
diyen kahraman Türk kadınını hatırla.
Gördesli
Makbule’yi biliyor musun?
Makbule
Hanım daha bir yıllık evli iken eşinin yanında Milli Mücadele'ye
katılmıştır.
15 Mayıs 1919 tarihinde Yunan ordusunun İzmir'i
işgaliyle Batı Anadolu'yu işgale başlaması sonucu 7
Kasım 1921'de kocası Halil Efe ile Türk çetelerine katıldı. Yunan
kuvvetleriyle çıkan çatışmalarda bulundu. Yunanlar Sakarya Muharebesi'ni
kaybederekAfyon mevzilerine çekildiklerinde, bir taraftan da Halil
Efe'nin Gördes-Sındırgı-Akhisar bölgesinde faaliyet gösteren çetesinin
saldırıları ile karşılaşıyorlardı. Kocayayla baskınında geri çekilen silah
arkadaşlarına cesaret vermek için hızla öne atılınca başından vurularak şehit olmuştur.
Adanalı
Rahmiye Hanım, 1920 yılında Türkler ile Fransızlar arasında yapılan Kurtuluş
Savaşına katılmıştı. Savaşın ilk zamanlarındaki görevleri keşif ve cephe
gerisinde kundakçılık yapmaktı ve bu görevlerini birçok kahramanlıkla
gerçekleştirmiştir. Daha sonra kendi de savaşta çarpışmalara katılmıştır.
1920’de
Fransızlara karşı harekete geçildiği sırada Türk askerlerinde yorgunluk ve
korku sebepleriyle bir duraksama olunca, “Ben kadın olduğum halde ayakta
duruyorum da, siz erkek olarak yerlerde sürünmekten utanmıyor musunuz?” demiş
ve askerlerin toparlanmasını sağlamıştır. Aynı muharebede ateş hattında kalan
iki arkadaşını korumak için ileriye atıldığında şehit olmuştu.
Daha
yüzlerce kadın kahramanımız var.
Siz bu
Türk kadınına Atatürk tarafından verilen seçme, seçilme ve erkeklerle eşit olma
hakkını ellerinden alabileceğinizi mi sanıyorsunuz.
Ben hiç
sanmıyorum. Girin sosyal medyaya, görün; Türk Kadınlarının Atatürk’e, Türk
Bayrağına, Dillerine ve Dinlerine, vatanına nasıl sahip çıktıklarını....