TÜMER DİYOR Kİ:
Sevgili Okurlar Türk Gücü Televizyonunda yaptığım Hayatın içinden programına ağırlık verdiğim için, burada bazen yazılarıma ara vermek zorunda kalıyorum.
Zaten biz ara vermesek, gazeteciler ve sosyal medya üzerindeki baskılar yazı yazanlara, yorum yapanlara ara verdiriyor.
Elbette yazıların ile, sosyal medya'da yaptığın yorumlarla kimseye hakaret etmemek, aşağılamamak gerekmektedir.
Bilhassa devletimizin içerisinde görev yapanlara çok daha dikkatli hareket etmek gerekmektedir.
Türkiye Cumhuriyetini temsil eden ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurumlarında görev alanlar devleti temsil etmektedirler.
Özel ve Tüzel kişilere de hakaret edilmez. Terbiyesiz sözler söylenmez. Bir eleştirin varsa, yasaların sana verdiği haklar çerçevesinde eleştirini yapar, sorularını sorarsın.
Bir olayı veya bir icraatı yapan kişinin mutlaka bir bildiği vardır. Neden yaptığını sormak gerek. O da gerekçeleri ile anlatmalıdır.
Muhalefet partileri sorularını elbette soracaklardır. İktidar partisi mensupları da o sorulara usulüne göre cevap verirlerse, ortada problem diye bir şey kalmaz.
Herkesin bir amacı vardır. Bu amaç vatanın lehine, milletin lehine, ülkenin geleceği için ise, elbette güzeldir.
Bir ülke'de yaşayan kişiler, kavga ile, açlıkla boğuşarak, yoksulluk ve sıkıntı içerisinde yaşamak istemez.
Savaşı ise hiç istemez.
İşte etrafımızda olanları görüyoruz. Çocuklar yetim, kadınlar kocasız, anneler, babalar evlatsız kalıyorlar. Sıkıntı, acı, ızdırap insanların yüreklerini sızlatıyor. .
Bizler yıllardır PKK belasından neler çektik. Halen de çekiyoruz.
Bu dünya'da huzurlu yaşayamayacak mıyız?
Neden hep ben ben ben denir? Neden biz biz biz denmez?
Neden hep kimse kimseyi beğenmez?
Bir şey olunca sen kimsin, sen kimsin? Denir.
Devletin içerisinde görev alanlar o görevlere atanan kişilerdir. Mutlaka yaptıkları görevlerin sona ereceğini bilmek zorundadırlar. Kimse aynı görevde ebediyen kalmaz. Bizim ülkemizde emeklilik yaşı bellidir.
Her görevin bir süresi vardır. Görev süreni uzatabilirsin. Uzat uzat, istediğin kadar uzat. Mutlaka bir gün gelecek son bulacaktır.
Ana son ise, bu dünyadaki ömrünün bittiği andır.
Hepimizin bir sonu var. O'nu unutmamak gerek.
Geçmişi devamlı kaşımak ve geçmişteki kişileri devamlı eleştirmekle de bir yerlere varılmaz.
Geçmişteki kişiler yanlış yapmışlar ise, o yanlışları bizler yapmamalıyız. Bizlere ders olmalıdır.
Geçmiş geçmişte kalmıştır, geleceğe bakmak zorundayız.
Gelecekle ilgili planlar, projeler yapılmalıdır.
Her insan doğar, büyür, yaşlanır ve nihayet görevi bittiğinde bu dünyayı terk edip, öbür dünyasına doğru yol alır ve gider.
Ancak, doğumlar devam eder, arkadan senin yerine birileri daha gelir ve gelecektir.
Gençler yetişecek, bizlerin bulundukları görevlere onlar gelecektir.
Bu nedenle gençlere ümit vermeliyiz. Onların geleceklerini düşünmeliyiz.
Gelecek kuşaklara iyi bir dünya bırakmanın yollarını büyükler bulmalıdır.
Şu anda yaşadığımız ülkemizde kimsenin inkar edemeyeceği bir hayat pahalılığını yaşamaktayız.
Bu bir gerçektir.
Peki ama bu gerçeğe çare bulacak kimdir?
O gerçekte Devleti yönetenlerdir. Devleti yönetenler bu çareyi bulmak zorundadırlar.
Mutlaka onlar da bir şeyler düşünüyorlardır. Yoksa kimse, ülkesinin kötü duruma düşmesini istemez. Halkının sefalet içerisinde yaşamasını istemez.
İnşallah bu günler geçer. Daha berbat günler yaşamayız.
Gelen gideni aratır derler ya, bunları yaşamayız ve gelenler gidenlerin yaptıkları hataları yapmazlar ve gelecek günler güzel olur inşallah diyelim.
Zekeriya TÜMER
ulusalhaber1881@gmail.com