KEM SÖZ SAHİBİNE AİTTİR-TÜMER DİYOR Kİ-Gazeteci Araştırmacı Yazar Zekeriya Tümer-Ulusal Haber-Ulusal Ajans-ATATÜRK-Belediye Seçimleri-31 Mart Vakıası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
KEM SÖZ SAHİBİNE AİTTİR-TÜMER DİYOR Kİ-Gazeteci Araştırmacı Yazar Zekeriya Tümer-Ulusal Haber-Ulusal Ajans-ATATÜRK-Belediye Seçimleri-31 Mart Vakıası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Ocak 2019 Pazartesi

KEM SÖZ SAHİBİNE AİTTİR "TÜMER DİYOR Kİ!.." Gazeteci, Araştırmacı-Yazar: ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ: 
KEM SÖZ
SAHİBİNE AİTTİR !..

Sevgili okurlar; 
Ülkemiz 31 Mart yerel seçimlerine hızla yaklaşıyor.
2019 yılı, geçmiş yılları bizlere aratacak.
Yerel Yönetim seçimlerine giren partiler, adaylarını hemen hemen belirlediler.
Elbette elinde iktidarın gücünü yakalamış olan AKP diğer seçimlerde de olduğu gibi, iktidar gücünü kullanacak ve Belediyeleri kimseye kaptırmamak için mücadele edecek.
Muhalefet partileri de bu gidişata dur diyebileceklerini zannettikleri bir imkânı daha yakaladık düşüncesi ile Yerel Yönetimler seçiminde daha çok, bilhassa büyük şehirleri başta İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Antalya, Gaziantep, Mersin, Diyarbakır, Edirne gibi şehirleri kazanmak peşinde olacaklardır. Kazanırlarsa, iktidarı zorlayacaklar ve erken seçime gidilmesini sağlayarak, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ülkeyi tek adamla yönetilmesini istemelerini engellemek isteyeceklerdir.
Kavga başladı.
Ülke üzerindeki kara bulutlar bir türlü dağılmak istemiyor.
Gün ışığını bize göstermemek için mücadeleler devam ediyor.
Artan pahalılık halkı bezdirmeye başladı. Bu durum da iktidar partisinin aleyhine gelişiyor elbette.
O da tüm imkânlarını zorlayarak ve yeni yeni vaatler de bulunarak, halkı kendi saflarına çekmeye, olanları da kaybetmemeye çalışıyor.
Kılıçdaroğlu ve Akşener büyük mutabakatlarını yaptılar.
Ancak, şu bir gerçek ki, tabandaki bir çok CHP li halen Kılıçdaroğ’luna karşı tepkililer.
Nedeni ise, onun Atatürk’ün çizgisinde olmadığı kanaati var.
Girdiği her seçimi Tayyibe karşı kaybeden Kılıçdaroğlu, bu seçimi de kaybederse ne olacak?
Burada CHP’nin durumu o kadar çok önemli değil. Ülkenin geleceği önemli.
Yerel seçimlerde AKP öyle veya böyle, büyük şehirleri kazanır ve gücünü arttırırsa ülkemizin Venezuella gibi olur korkusu halkta oluşmaya başladı.
09.06.2018 tarihli yazımızda “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla!” başlığı ile yazdığımız yazıda Venezuella’da ki yönetimi ve halkın perişanlığını anlatmıştık.
Dünyanın en büyük petrol rezervine sahip bir ülkenin, nasıl açlık ve sefalet içerisinde yaşadığını yazmıştık.
Bugünlerde yeniden Venezuella gündeme geldi. Muhalefet lideri Juan Guaid kendisini başkan ilan edince Nicolas Maduro’nun uykuları kaçmaya başladı.
Venezuela Dünyanın en zengin petrol rezervine sahiptir.
Suudi Arabistan’ın bile 265 milyar varil petrol revervi varken, Venezuela’nın 295 milyar varil petrol rezervi var.
Yani ülke en az Kanada’lılar kadar müreffeh bir hayat yaşaması gerekirken, sefalet içerisinde yaşamaktadır.
09.06.2018 de Tümer Diyor ki sayfamızdaki yazımızı okursanız sebebini anlamış olursunuz.
İşte önümüzdeki yerel seçimlerin çok önemli olduğu burada ortaya çıkmaktadır.
Seçim atmosferine girildi. Liderler ağızlarından çıkan sözlere çok dikkat etmeliler ve toplumu gerecek sözler söylemeliler.
“Abdullah b. Amr (ra)’dan nakledildiğine göre Allah Rasulü (sav) şöyle buyurmuştur:
“Büyük günahların en büyüklerinden birisi kişinin ana-babasına lanet etmesidir." “Ey Allah’ın elçisi! Nasıl olur da kişi ana-babasına lanet eder!” denilince Hz. Peygamber, “Bir adam, başka bir adamın babasına söver, o da onun babasına ve annesine söver” buyurdu.
Hadis-i şerif, “kem söz sahibine aittir” atasözünün kaynağı olabileceği gibi, bunu açıklayan bir özelliğe de sahiptir. Kişinin başkalarına yaptığı sövgü ve hakaret, kendisi gibi nefis taşıyan ve öfkelenme potansiyeli olan muhatabı tarafından çoğunlukla hemen iade edilmekte, böylece, sövgüde hedef alınan kişi veya kişilerin muadilleri aynı hakarete maruz kalmaktadırlar. Dolayısıyla kötü söz sonunda sahibine dönmekte ve onun üzerinde kalmaktadır. Başka bir ifadeyle, karşılığını bulmasa da kötü söz, sonuçta sahibini sorumlu kılmakta ve onun karakterini ele vermektedir. İşte sevgili peygamberimiz, başkasının ana-babasına söven kişinin, yaptığı hakaretin karşılığını aldığında, kendi anne-babasına sövmüş gibi olacağını çarpıcı bir anlatımla hatırlatmaktadır. Benzer bir anlatımı En’âm suresinin 108. ayetinde de görmekteyiz. Burada Cenab-ı Hak, “(Ey müminler!) Onların, Allah’ı bırakıp da tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak bilgisizce Allah’a söverler…” buyurarak, başkalarının değerlerine yapılan hakaretin sonunda kişinin kendi değerlerine yöneleceği gerçeğini açıklamaktadır.
Sevgili Peygamberimiz, “Mümin çok kınayan, çok lanet eden, hayâsız, pis ve çirkin konuşan kimse değildir.” (Tirmizi, Birr, 48) buyurarak, kötü söz ve hakaretin, mümine yakışan bir özellik olmadığını vurgulamış, böylece, “elinden ve dilinden diğer insanların salim olduğu” (Buhârî, Rikâk, 26) şeklinde ifade ettiği mümin tanımına da açıklık getirmiştir. Güzel söz ve nezaket peygamber ahlakıdır. Cenab-ı Hak, elçisinin, insanlara yumuşak ve nazik davrandığını belirterek, sert ve katı kalpli olması halinde etrafındakilerin dağılıp gideceğini bildirmiştir.”
(Kaynak: http://www.sonpeygamber.info/kotu-sozun-sahibi)
Olan ülkeye olur.
İktidara yakın ve yağ çekmeye çalışan bazı kendini bilmezler ise, ellerindeki yağlı ekmeği kaybetmemek için, kendilerinden olmayanlara hakaret içerikli  sözler sarf ederek, ortalığı germemeliler.
Olan ülkeye olur.
Bizlerin her ne olursa olsun, bu ülkemizden başka gidecek yerimiz yok.
Zenginlerin çoğu mallarını alarak başka ülkelere kaçmaya başladılar. Kendileri gitmiyorlar ise, çocuklarını gönderiyorlar. Bir beyin göçü de var ülkemizde. Bunlar hiç hoş olmayan şeyler.
Sevgili okurlar; basın’ın ne hale geldiğini yazmama gerek yok.
En ufacık bir eleştiride iktidar partisi yanlıları “vay sen bunu nasıl yazarsın, bu yazıda neden Cumhurbaşkanına hakaret ediyorsun”, diyerek, davalar açılmakta, insanlar tutuklanmaktadır.
Ben de Cumhurbaşkanı’na hakaret edilmesine kızıyorum ve tasvip etmiyorum.
Nedeni ise, kim ne derse desin Türkiye Cumhurbaşkanı olan kişi’ye saygı duymuyorsan, makamına karşı saygılı olmak zorundasın. Ne olursa olsun o kişi Türkiye’yi temsil eden en üst makamda oturmaktadır. O Makama saygı duyulmalı ve hakaret içeren sözler söylenmemelidir.
Sadece Cumhurbaşkanına değil, kimseye hakaret edilmemeli, kişilik haklarına saldırılmamalı, çirkin sözler söylenmemelidir. Bunu herkesin yapması gerek.
Bizler eleştiriye karşı da dayanıklı olmak zorundayız. İnsanların fıtratında vardır, kendini beğenir başkasını beğenmez. Hele ki görevlerde olanlar, her şeyi ben bilirim, başkası benden iyi bilemez dememelidir. Eleştirilere karşı da sabırlı olmak gerek.
Makamlar gelip geçicidir. Kimse oturduğu koltukta ebedi kalmamıştır.
İktidarlar da gelip geçicidir.
Önemli olan toplumun yararına, ülkenin yararına bir şeyler yaparak kendin için değil halkın için çalışmak ve ülkene huzur ve refahı getirmektir.
Ülkenin bölünmezliğini korumak, iç ve dış düşmanlara karşı göğsünü gerebilmektir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Osmanlı Devleti’nin devamı sayılır. İsmi değişmiş, rejimi değişmiş, Çağdaş Demokrat ve Laik bir Cumhuriyet olarak, halkın idaresi ile yönetilebilen bir statü getirilerek Mustafa Kemal Atatürk ve onun arkadaşları tarafından kurulmuştur.
Tek adamlık değil, halkın iradesi ile gelen yöneticilerin ülkeyi yönetmesi istenmiştir.
Birlik ve beraberliğimizi bozmadan, kavga etmeden, Demokratik düzen içerisinde, oylar çalınmadan, hile yapılmadan, suiistimallere göz yumulmamalı ve Adaletli bir Yerel Yönetim seçimi yapılarak, ülkemizin düze çıkması sağlanmalıdır.
Hakkımızda hayırlısı!..
28.01.2019
ZEKERİYA TÜMER
Ulusalhaber1881@gmail.com